Bir İstanbul Beyefendisi Abdülcanbaz

BİR İSTANBUL BEYFENDİSİ ABDÜLCANBAZ

Eril bir dil ile sadece erkek bireylere atfedilmiş “Tam bir İstanbul beyefendisi.” kalıbı bize ne anlatmak ister? 

Ufak bir araştırma yaptım. Araştırmama göre bu kalıbın bizlere anlatmak istediği “Aklıselim, kalbiselim, zevkiselim insan” anlamını taşımaktaymış.  Bakın “insan” diyoruz. Kadın ya da erkek değil. Her neyse dilimize yerleşen eril söylem eleştirisini bir kenara bırakayım da sizi çok sevdiğim “Abdülcanbaz” beyle tanıştırayım.  

Şehirde yaşarken sadece şehirli olmuş bir bey değil kendisi. O her çağda halkın özlemini duyduğu, hayallerinde yaşattığı efsanevi bir tiptir. Bazen masal dünyalarında, bazen günümüzde sürdürür yaşantısını, bazen de uzayı adımlar...

İşin aslı bu bey; 1957 yılında Turhan Selçuk tarafından Milliyet Gazetesi için çizilmeye başlanmış bir çizgi romanın baş kahramanıdır.

Bu bey; dürüsttür, cesurdur, akıllı ve zekidir. Yakışıklıdır, çelikten kaslara sahiptir. Bu üstün niteliklerini daima iyinin, haklının, ezilenin yanında; sömürücülere, zalimlere, namussuzlara karşı kullanır. "Osmanlı tokadı" ile ün salmıştır.

TBİR İSTANBUL BEYFENDİSİ ABDÜLCANBAZabii Abdülcanbaz Bey Aziz Nesin’in yaratımında tam olarak böyle değildir. Abdülcanbaz’ın beyni, kalbi, dili Aziz Nesin olunca hiciv de eksik olmaz.

Abdülcanbaz karakteri Aziz Nesin’in ellerindeyken; hilekâr ve düzenbaz bir turist rehberidir. Nesin bu üçkâğıtçı adama "Abdülcanbaz" adını takar. Ancak, birinci öykünün yayını bitince Aziz Nesin diziye devam etmek istemez.

Böylelikle karakterimizin bir sonraki yaratım süreci Rıfat Ilgaz’a geçer. Fakat Rıfat Ilgaz'dan gelen senaryolar da aksama yaşanınca Turhan Selçuk, diziyi kendisi yazmaya başlar. Bu, düzenbaz Abdülcanbaz tipinin değişmesine, yeniden yaratılmasına neden olur. Abdülcanbaz, düzenin düzensizliğine ve bu ortamdan doğan ahlaksız, namussuz, utanmaz, arlanmaz tiplere karşı savaşan bir semboldür artık.

Abdülcanbaz öyle bir sembol haline gelmiştir ki 1991 yılında PTT posta pulunda beyfendiyi konu almıştır.

BİR İSTANBUL BEYFENDİSİ ABDÜLCANBAZBu yakışıklı bey, ideal bir kahramandır. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Sn. Olcay Bağır Abdülcanbaz’ı şöyle tanımlar. “Başından düşürmediği fesi, ucu yukarı kalkık bıyıkları, setre pantolonu ile tam bir İstanbul beyefendisi olan Abdülcanbaz, meşhur Osmanlı tokadıyla vurduğunu devirirken, sadece mecbur kaldığında kullandığı tabancasıyla da attığını vurur. Yani tam anlamıyla ideal bir kahraman olan Abdülcanbaz ezilenin, haklının ve halkının yanında, sıkı bir millicidir. Abdülcanbaz, Selçuk’un inandığı değerlerin de bir simgesi gibidir. Hayattaki iyiler ve kötüler arasındaki savaşta iyilerden biridir Abdülcanbaz. “

Ufak bir Vikipedia notu da paylaşmak isterim. Abdülcanbaz, uzun yıllar MilliyetCumhuriyetAkşam ve Yeni İstanbul gazetelerinde yer aldı. Yetmişli yıllarda Mehmet Benli, seksenli yıllarda da Milliyet Yayıncılık tarafından albüm olarak yayınlandı. Turhan Selçuk, 1987'de Abdülcanbaz'ı emekli etti. Ancak 1994 yılında, ısrarlar sonucu tekrar çizmeye başladı. 2003’e kadar devam etti. Turhan Selçuk Abdülcanbaz'ın haklarını 2006 yılında BİZ Karikatür ve çizgi roman Kolleksiyonu'na sattı.

BİR İSTANBUL BEYFENDİSİ ABDÜLCANBAZSevgili arkadaşım, İstanbul Beyfendisi Abdülcanbaz’la tanıştığınıza memnun oldunuz mu?  Kendisi sizle tanıştığı için “hoşnutluğa nail olmuş” böyle söylememi istedi. Bir de ilk kalbi, dili ve beyni olan Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin’e yapılanlar için çok üzgün olduğunu belirtti. “Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır.” düsturu ile büyümüş olan Sayın başkanımıza ise Nesin Vakfı’na yaptığı ziyaretinden dolayı teşekkür ediyor. “Ben olsaydım aynısını yapardım. Halkın sesi ve halkın yanında olmak onları kalbinden anlamaktan geçiyor” diyor…

Yazı yarım kaldı gibi değil mi? Aslında yarım kalmadı. Haksızlığa karşı mücadelemiz bitmediği için üç nokta…

Yani devamı sizde, kalbinizde.

 

 

 

 

 

-->