Bir Nostalji | İstanbul'un Plajları

Şehrini Tanı

'Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde,

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde.

İşte bir sabah erken masal böyle başlamış,

Delikanlı genç kıza iskelede rastlamış.

Bakışmışlar göz göze, gören kimse olmamış

Fakat denizle dalga oynamaya başlamış'.

İstanbul ve deniz dendiğinde aklıma İlham Gencer'in seslendirdiği bu tatlı şarkı gelir. Delikanlı ile genç kızın iskelede karşılaşıp, bakıştıkları ve şimdilerde artık anılarda ve fotoğraflarda kalan yazlık İstanbul yaşantısının aşkı davet eden bir büyüsü olduğunu düşünürüm.

Şüphesiz ki denizin insanın zihnini rahatlatan; ruhunu, bedenini okşayıp ona sakinlik ve huzur veren önemli bir yanı var. Buna bir de Boğaz'ın rüzgarıyla birbirine karışan yosun ve iyot kokusunu, martıların çığlıklarını, gemilerin sirenlerini, güçlü orkozlarını (İstanbul Boğazı'nda oluşan üst akıntılar) eklersek; içinden deniz geçen bu muhteşem şehrin, her dönemde halkının hatıralarında kuşaktan kuşağa kendine özgü izlenimler bıraktığını söyleyebiliriz.

Şehrini Tanıİstanbul halkının bir arada denize girmeye başlaması,17.-18. yüzyıl derme çatma Deniz Hamamları'nın kurulmasıyla başlamıştır. Haziran ayıyla beraber denize çakılan kazıklar üzerinde; yarı çürük rengi kararık, çam kokulu tahtalardan yapılan, iskelelerin devamında mevsimlik, birbirine sıkı sıkıya bağlı tahta bölmeler olur, kadınları ve erkekleri birbirinden ayırırdı. Derya Hamamı ve Deniz Banyosu da denilen dört tarafı kapalı ve ortası havuz şeklinde olan bu yapılar Osmanlı devrinin en ilginç yapılarındandır.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında; Fransızca "plage", "deniz kıyısında bulunan kumsal" sözcüğünden alıntı olan plaj kelimesi, deniz hamamlarının yerini almaya başlar.

İstanbul'un ilk plajı Florya'da açılır. halkın denize girme ihtiyacını karşılamak için pek çok semtte plajlar açılmaya başlar.

En büyüğü Florya Plajı olan, Ataköy Baruthane, Büyükada Yörük Ali, Caddebostan, Moda, Kalamış, Suadiye, Maltepe Süreyyapaşa, Fenerbahçe, Salacak, Tarabya, Büyükdere, Küçüksu, plajları dolup taşıyordu.

Öyle ki; 1950'li yıllarda en parlak devrini yaşayan Florya Plajı; 1948 yılının yalnız Tem­muz ayında, Sirkeci'den Flor­ya'ya kesilen bilet sayısı 122.856'ydı. Buna ara istasyonlardan binenlerle oto­büs, kamyon, otomobil ve araba yolcuları dahil değil­di.

Atatürk'ün 1935 yılında halkının arasında Florya'da denize girmesi de o dönemde Hafta Dergisi'nin Kapak fotoğrafı olarak tarihte yerini alır.

Denizin kent yaşamının bir parçası olması ve plaj kültürünün oluşması ile birlikte de İstanbul halkı yaz aylarında gündelik yaşamı içinde boş zamanlarını doldurmak, kent toplu yaşamı içinde sosyalleşmek , yaşadığı şehrin doğal nimetlerinden yararlanmak adına aslında Cumhuriyet’in getirdiği yeni yaşam tarzındaki köklü dönüşümlerini hayata geçirmeye başlıyordu.

Şehrini TanıPlajların en büyük eğlenceleri arasında, kadınlı erkekli kendine güvenen insanların katıldıkları güzellik yarışmaları olurdu. Özellikle Kadıköy'ün ilk deniz hamamı olan Moda Plajı; güzellik yarışmalarına ev sahipliği yapardı.

Kadınlar güzelliklerini yarışmalarda sergilerken erkeklerde atlama kulelerinden atlayarak boy gösterirlerdi. Büyükdere Plajı ise üç kademeli atlama kulesi ile plajlar içinde öncelikli yerini almıştı.

Her plaj kendine has ayrıcalıklara sahipti. Tarabya Plajı özellikle sanatçıların rağbet ettiği bir plaj olarak ünlenirken, Kalamış Plajı denizinin sığlığı ile bilinirdi. Caddebostan, Salacak Plajları gündüz denize girenlerin sesleriyle dolar, gece ise gazinolardan gelen müzik sesi ile insanları coştururdu.

Benim çocukluk hatıralarımın içinde yer alan Salacak Plajı ise hala ara ara rüyalarımda kendini gösterir. Çocukluğumun Boğaz'da denize girerek geçmesi deyim yerindeyse “Boğaz Çocuğu” olmak; babamın denize olan merakı ve Salacak'ta doğup büyümüş olmanın getirdiği avantajla hala, plaj olmasa bile Salacak'tan denize girebilme ayrıcalığını sağlıyor.

Fakat yıllar içinde denizlerin doldurularak artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak adına yapılan yollar, yapılaşmanın artması; kumsal olan plajların bazılarının bu yollar altında kaybolup gitmesi kiminin kirlilikten dolayı hizmet verememesi deniz şehri olan İstanbul'un deniz alışkanlığını da  değiştirmiştir. Plaj kavramı, daha çok İstanbul'a yakın civar olan Kilyos, Adalar, Şile, Poyrazköy, Rumelifeneri gibi sahil hattında günümüzde İngilizce bir kelime olan beach olarak yer değiştirmiş ve insanlara hayatın günlük koşturmacaları içinde nezih, temiz, sportif faaliyetleri ,eğlence etkinlikleriyle denize dair bugüne uygun konfor alanı yaratmıştır.

şehrini tanıBoğaz'da ise daha çok açıktan teknelerle veya akıntının denize girmeye uygun olduğu Salacak, Yeniköy, Aşiyan, Çubuklu, Beykoz gibi sahil kesiminde denize girmek mümkün olurken, her yıl düzenlenen Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı'da Türkiye’yi ve dünyayı, bu ortak paydada ve kültürlerin başkenti İstanbul’da buluşmaya davet ediyor.

Bir adalı olan ve İstanbul'un denizle bütünleşen eşsiz güzelliğini ve keyfini dizelerinde de dile getiren şaire katılmamak mümkün mü?

Plajlarda sesin, mavi suların içine gömülmek, çam altlarında uyku çekmek dururken nereye gideceğiz?

S. F. Abasıyanık...

 

Metin: Gamze Tuncay

-->