Doğu'nun İncisi'nde 101 Numaralı Oda

19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı’da “Batılılaşma” hareketleri artarken, Tanzimat Fermanı ile de yabancı uyruklu şahıslara mülk edinme hakkı veriliyordu. Bu sayede Avrupalılar'ın Osmanlı topraklarına olan ilgisi artmaya başlarken; Batılı turistler için İstanbul çekim merkezi oluyordu. Ve bu sayede şehir, ticari ve sosyal hayatta Batı’nın Doğu’daki odak noktası haline geliyordu.

Pera; İstanbul'un merkezinde yer alan en gelişmiş semtlerden biriydi. 1870 yılında meşhur büyük yangınla, 3.000 ahşap evin yanması ve kagir evlerin artmasıyla neredeyse yok olmaktan kurtulan bir semt oldu.

Avrupa ülkelerinin elçiliklerinin Pera'da kurulmaya başlanması ile ticaret gelişmeye başladı ve Batı aristokrasisinin de ilgisinin artmasıyla, İstanbul’la beraber Pera semtine de özel bir ilgi doğdu.  

şehrini tanıPera Palace Hotel'in hikayesi, 1883’te bir Pazar akşamı, Paris Garı’ndan kalkan 70 metre uzunluğundaki bir trenle başladı. Gösterişli vagonları, zengin mutfağıyla Batı'nın zengin ailelerini Doğu'nun büyülü dünyasına; İstanbul'un İnci'si Pera'ya götüren bu tren 'Orient Expres'di.
       
Fakat; dünyaca ünlü Orient Experess'in yolcularının alışık oldukları standartları sunabilecek bir otel Pera'da yoktu. Doğu Ekspresi’ni işleten şirket; İstanbul'da bu konforu sağlayacak bir otel aramaya başladı. Pera Caddesi’nin arkasında, İstanbullu bir Levanten olan Alexandre Vallaury tarafından tasarlanan muhteşem bir binayla karşılaştılar ve bu sayede bu bina, Pera Palas Hotel'i kimin yapacağını belirledi. 1892 yılında başlanıp, 1895'te inşaası tamamlanan Doğu'nun İncisi Pera Palas Hotel; Tepebaşı'nda Haliç’e karşı, Doğu ve Batı'yı bir araya getiren, ihtişamlı baloların, sergilerin, toplantıların ilkleri olmaya başlayan çok önemli bir merkez oldu.

Şehrini TanıPera Palas Hotel, İstanbul'da Saray dışında ilk elektriğin verildiği, ilk akar sıcak suyun bulunduğu ve katları birbirine bağlayan ilk elektrikli asansörü ile de kent kültürünün önemli simgelerinden biri oldu.

Otel 126 yıllık geçmişinde, siyasetten sanata sayısız ünlü misafiri ağırlamıştır. İsmet İnönü, Celal Bayar, Arnavutluk Kralı Zogo, Jacqueline Kennedy Onassis, İran Şahı Mohammad Pehlevi, Fransız Yazar Pierre Loti, İtalyan Şair Marinette, gizemli kalemi-sırlarıyla ünlü Agatha Christie ve daha niceleri...

Bir isim vardır ki Pera Palas'a bambaşka manevi bir değer katmıştır. Bu kişi Dünya ve Osmanlı siyasi tarihinin en kritik dönemlerine tanıklık etmiş, bir dönemin izlerini taşıyan ve Pera Palas Hotel'in şu an müzeye dönüştürülmüş 101 numaralı odasında kalan Mustafa Kemal Atatürk'ten başkası değildir.     

Şehrini TanıFotoğraf: Semra Şevki

Kurtuluş Savaşı başladığında Pera Palas Hotel artık baloların, dönemin eğlencelerinin odağı değil, İşgal Kuvvetleri’nin komutanlarının konakladığı ve savaş stratejilerini oluşturdukları siyasi açıdan önemli bir mekân konumuna gelir. Mustafa Kemal, Gelibolu Savaşları sırasında Çanakkale Boğazı'nda da aynı anda bulunduğu bu komutanlarla aynı yerde olmayı dahice bir kararla seçer. Devletin üst düzey komutasında görevli olmamasına rağmen tüm masrafları kendi cebinden karşılamayı göze alır. Şişli'de ki evine geçinceye kadar da silah arkadaşlarıyla beraber Kurtuluş'un planlarını burada yapar.

Şehrini TanıFotoğraf: Semra Şevki

O dönem savaş karşısında ki duygularını da çaresizliğin hemen beraberinde müthiş bir inançla şu sözlerle ifade eder: "İstanbul'da Pera Palas Hotel dairesine yerleşmiştim. Artık her şeyin mahvolmuş olduğuna inanan bir adam gibi üzüntü içinde düşünüyordum. Ancak mahvolmuş her şeyin kurtarılabileceğine inanan bir adam gibi de kendimi avutabiliyordum."

Yıl 1918, otelin lobisinde düşünceli olduğu zamanlara birkaç metre uzağında oturan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington zaman zaman şahit olur. Sonunda Şef Garsonu yanına çağırıp; “Bu kim?” diye sorar.
“Çanakkale Zaferi’nin Komutanı Mustafa Kemal Paşadır” diye yanıt alır.

Şehrini TanıFotoğraf: Semra Şevki

Komutan garsona kendisini masasına davet etmek istediğini söyler ve Mustafa Kemal'e iletmesini ister. Mustafa Kemal'in cevabı, toprakları işgal edilmiş bir imparatorluğun komutanı olsa dahi içinde ki o büyük inancı aslında hiç yitirmediğinin kanıtıdır.

Şöyle iletir cevabını; “Bizim geleneklerimizde daveti ev sahibi yapar. Ne kadar işgal kuvvetleri komutanı olsalar da bir gün gideceklerinden kendileri bizim misafirimizdir. Arzu ederlerse benim masama gelsinler” diyerek teklifi geri çevirir.

1981 yılı Atatürk'ün doğumunun 100. yılı olması sebebi ile otelde kaldığı 101 numaralı oda müze haline getirilir. Bu niteliği nedeniyle, Pera Palace Hotel, ‘Müze-Otel’ konumundadır ve her gün 10.00-11.00 ve 15.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.

Atatürk'ün özel eşyalarının, kitaplarının, madalyaların, dönemin gazetelerinin-dergilerinin sergilendiği odanın şüphesiz en dikkat çekici eşyası, 1929 yılında yani ölümünden 9 yıl önce Hintli bir mihrace tarafından hediye edilen seccadedir. Halının işlemesinde, Kasım ayını simgeleyen birden fazla Kasımpatı Çiçeği, 10’u temsil eden on tane şamdan ve dokuzu yedi geçeyi işaret eden bir tane saat vardır.

Şehrini TanıFotoğraf: Semra Şevki

Hikâyeye göre bu bilgiler bize bir tarihi, saatine kadar veriyor. Yani Atatürk'ün beyin ölümünün gerçekleştiği zaman olan 10 Kasım saat 09.07'yi. Ayrıca burunları aşağıya ve geriye doğru bakan filler, kanatları kapalı kuşlar bulunmaktadır. Hint mitolojisine göre bu filler burunlarının pozisyonundan ötürü bir yası temsil ediyor, kanatları kapalı kuşlar ise özgürlüğün kısıtlanışını. Halının detaylarında bulunan çiçeklerin petal kısımlarında ise yeşil kabuklar yer alıyor. Bu kabuklar ise nadir bulunan bir böceğin kabukları olduğundan ölümü temsil ediyor.

Bu halının işlemelerinde yer alan semboller rastgele mi yapılmıştır yoksa bir kehanet midir bilinmez.

Bildiğimiz bir şey var ise Mustafa Kemal Atatürk'ün gönlümüzde yaşadığıdır.

 

-->