İstanbul'da Lale Zamanı

Şehrini Tanı

Bir Şubat günü Lale Devrini anlatan bir konferans daveti alıyorum ve Prof. Gül İrepoğlu’nu dinlemeye Pera Müzesine gidiyorum. Zengin görsel malzemeyle bezeli sunumu çok ilginç.

Lale Devri hakkında o güne dek bilmediğim pek çok şey öğreniyorum. Hele sanat açısından öyle zengin ve zarif bir dönem ki dinledikçe ilgim artıyor, hafızamdaki Lale Devri imgesini tartmak üzere okumak istiyorum. O günlerin sanatçılarından minyatürler, resimler, mimari ayrıntılar gördükçe daha fazlasını görmek için isteğim, bilmek için merakım artıyor. 

Çoğumuz için zevk-ü safahat, israf ve keyif düşkünlüğüyle ülke işlerinin ihmal edildiği, imparatorluğun durakladığı bir dönemin adı iken, Lale Devri  aynı zamanda birçok yeniliğin kazandırıldığı; matbaanın getirildiği, sarayın ilk kez Kağıthane’ye su kenarına inip yerleştiği, gücünü ve gelişmişliğini şölenlerle, çerağ davetleriyle göstermeyi yeğlediği, sanatta ince, narin, hassas işçiliğin öne çıktığı, zarif işlemelerin, mimari süslemelerin yayıldığı, şairlerin, hattatların, nakkaşların en güzel eserlerini ortaya çıkardığı bir dönem!. Hele Levni, minyatür sanatının ötesine geçerek öyle güzel portreler, betimlemeler resmetmiş ki öncesinde örneği yok. Devrin Sultanı III. Ahmed başta olmak üzere, saray yönetiminin kendiyle barışık, refahın tadına varan, sanatın kıymetini bilen ve kadınlara sevgi, şefkatle yaklaşan dönemi. Devrin adını aldığı Lale, çiçeklerin gözdesi olarak baştacı edilmiş, çiçek tarhlarında, konaklarda öne çıkmış, en makbul hediye sayılmış, usta ellerde her çeşidi yetiştirilmiş, yeni renkleri, ebrulileri üretilmiş, Osmanlı Lalesi adını alan taç yaprakları yukarı kıvrık türü ününe ün katmış. Artan talepler sonucunda tek bir lale soğanının bin altına ulaştığı bile duyulmuş…

Şehrini TanıErtesi akşam bir sergide sanatçılarla sohbet ederken Lale neyi/neleri sembolize ediyor sorusunu konuşuyoruz. Ortak kararımız kadını!. Biri; boynu bükük bir kadın olarak düşündüğünü söylüyor. “Lale ince narin bir dal üzerindedir, mesela gül gibi ağaç olmaz” diyor. Lale devrinin hazin sonunu, kadının boynunu bükmesine bağlıyoruz… üzülüyorum. Öyle hoyratça koparılmış olması içimi buruyor. Kaynak kitapları ve kurgu olmasına rağmen içi  Lale Devri bilgisi ile dolu romanı okuyacağım.. 

Pazartesi günü elektronik postamda bir davet mektubu var;. “İstanbul için bir Lale heykeli tasarlamaya ne dersiniz??? “Nisan ayında Lale Festivali yapılacakmış, İstanbul Belediyesi destekliyormuş, kente hediye edecekmişiz. Bir an nefesimi tutuyorum; şu rastlantıya bak diye düşünüyorum. Konferansın ve konuştuklarımızın ardından bu! Hemen cevabımı yolluyorum. “Elbette katılırım, memnuniyetle”. 

Bütün hafta lalemi nasıl tasarlayacağımı düşünüyor, heykelin boyasız halde bana ulaşmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Zihnimde renkler, desenler uçuşuyor. Bir gece uykuya dalmadan önce iki renk çok net beliriyor: Çinilerimizdeki çivit ve turkuvaz. Türk mavisi  ile çivit rengi yakışırlar, tamamdır. Peki karşıt renk ne olmalı? Henüz cevap yok. Bekliyorum. Bu arada internete girip lale ile ilgili araştırma yapıyorum. Lale adı nereden gelir? 

Laleye adını veren yarı kıymetli Lal taşıymış. Bayıldım. Peki lale çiçeği nereden gelmiş? Biz Türkler anayurdumuzdan, Asya içlerinden taşımışız yüzyıllar boyunca. Çiçeğini ve bezemesini pek sevmişiz. Karanfille birlikte en çok kullanılan, stilize edilen çiçek motifi okunkiymiş. Taşa, kumaşa, tezhibe, minyatüre, halıya, ahşaba narin laleler işlemişiz. Lale ayrıca tasavvufta önemli bir sembol ve eski yazıda hem hilalle hem de Allah – lailahe- yazılışı ile benzeşip O’nu çağrıştırırmış...

Heykelin ham hali ve roman ardarda elime ulaşıyor. “Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde”** romanı, sanat tarihi araştırmacısının elinden öyle ustalıkla çıkmış ki insan okurken devrin içine yuvarlanıveriyor. Gece okuyup, gündüz boyuyorum. Önce düşündüğüm gibi taç yapraklarına Turkuvaz kenar çizgilerini çekiyorum. Nasıl güzel ve parlak bir renk, hayranıyım. Düşünün bir renge adını veren kaç millet var? Dış yüzey içinse lal rengini seçtim. Boyaları ahenkle ağır ağır karıştırıyorum. Renkler oturunca yaprakların dış yüzüne, tam ortalarına yine turkuvaz içiçe hilaller boyuyor, bezediğim irili ufaklı çintemani*** desenlerle ince ince uğraşıyorum. Sırtım ağrıyor ama nasılsa geçer. Kendimi bir nebze olsun nakkaş gibi hissetmek haz veriyor. 

Lalenin iki yanında heykelin gövdesini oluşturan yapraklarda turkuvazın yeşile yakın tonlarını kullanıyorum. Fırçayı vuruş şeklimden ağaç etkisi oluşuyor. Hava el verdiği sürece dışarıda çalıştığımdan gelen geçen komşular günlük ilerlememi kaydediyor, biraz durup beni izliyor, “malzemesi ağaç mı” diye soruyor . 

Sonunda heykel tamamlanıyor. TV çekimi yapmaya geldikleri gün neden böyle bir lale boyadığımı öğrenmek istiyorlar. Süreci aktarırken o günlerde konuştuğumuz kırılgan, narin güzelliğin yerine, sapasağlam (adeta bir ağaç gövdesi üzerinde), dimdik ayakta, güçlü bir kadın sembolü yerleştiğini farkediyorum. Lale Devrinin kadını artık bugünün kadınına dönüşmüş durumda, uyumlu birliktelik için çağrı yapıyor.

Lalemin adı: Lal-e-Turka

 Mesajı : "Lal  rengi ve Türk Mavisinin uyumunu yansıtıyor.

                Şükran, olgunluk ve  yöneticiliğin temsili (lal) ile, 

                istikrar, ifade ve değişimin temsili (turkuaz) bu laleden bize, 

                farklılığın uyumlu beraberliği için sesleniyor. 

                İstanbul parklarının lalelerle donandığı şu günlerde

                Onu dinleyelim..."

Şehrini Tanı

 Serap Başol

 

* Levni Nakış, Işık, Renk;  Gül İrepoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1999 

   Lale Devrinin Bir Görgü Tanığı Jean-Baptiste Vanmour; Bull, Nicholas, İrepoğlu, Renda,

                                                                                            Koçbank Yayınları, 2003

   Levni ve Surname Bir Osmanlı Şenliğinin Öyküsü; Esin Atıl,  Koç Kültür ve Sanat 

 

** Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde; Gül İrepoğlu, Doğan Kitap, 2003 

 

***  Çintemani: yine Asya’dan beri taşıdığımız ve özellikle padişah kaftanlarında

         çok kullanılan bir sembol. Leoparın karda bıraktığı ayak izinden esinlenilmiş.

        Gücün ve Koruyuculuğun sembolü.

-->