İstanbul'un "Su Köşkleri" Sebil ve Çeşmeler

çeşme

“Ma-i tesnim içelim çeşme-i nev peydadan

Görelim ab-ı hayat aktığın ejderhadan

Gidelim serv-i revanım yürü Sadabad’a”

Divan Şairimiz Nedim bu satırlarında Lale Devrinde Sadabat’ta yeni yapılmış bir çeşmeden sunulanı içmek, ejderha biçimli musluğundan yaşam suyunun akışını görmek için heyecanla yola koyulmak ister. Çeşme sözcüğü Farsçada göz anlamına gelen çeşm’den türetilmiştir. Suyun aktığı oluk içenlere belki bir göz gibi bakmaktadır.

Milattan önce 667 yılında kurulmuş olan İstanbul, tarihi boyunca su bakımından çevresinden beslenmek durumunda kalmıştır. Roma ve Bizans döneminde su,  orman pınarlarından sağlanmış, su biriktirme ihtiyacı büyük önem kazanmış, çok sayıda açık ve kapalı sarnıç yapılmıştır. Osmanlı Türkleri yönetiminde eski su yollarının onarımı devreye girmiş ve yeni su kaynakları bulunarak kentin su hatlarına katılmıştır. Hemen her sokağa halkın su ihtiyacını karşılayan çeşmeler, ilerleyen dönemlerde ise sebillerin yaptırılması sağlanmıştır. İstanbul’un tarihi su sisteminde bulunan su kemerleri, bentler, köprüler, su terazileri, maksemler, su kanalları, havuzlar, kuyular, sarnıçlar, çeşmeler, şadırvan ve hamamlar ayrı ayrı incelenip araştırılacak tarihi miras özellikleri taşır.

çeşmeAdı geçen su sistemi yapılarının inşası topluma ait vakıfların bir parçası olarak işlev gördüğünden hayırsever birçok kurum ve kişi halkın faydalanması için sebil ve çeşmeler yaptırmış, adlarını semtlere veren çeşmeler kentimizin mimari dokusuna zarif katkılar sağlamıştır. İstanbul’un en güzel sokaklarından birine adını veren Soğukçeşme, Abdülmecit’in annesi adına yaptırılan Valideçeşme, kazların konduğu yerde su yatakları olduğunu öngörerek yaptırılan Kazlıçeşme, aynı adlı Bizans dönemi köprüsü yakınında bulunan Çobançeşme, suyu akmaz olup kuruduğu için bir semte adını veren Kuruçeşme, 1550 yapımı çeşmesi ile anılan Çatalçeşme, Surre Alaylarının Mekke yoluna çıktığı noktada yakınlarından ayrılanların simgesi olan Ayrılık Çeşmesi, seferden dönenleri karşılayıp selamlayan Selamiçeşme  anlamlı simgeler taşır. Günümüzde İBB onarımlarıyla yeniden suları akan, kentin anıtsal nitelikli “Su Köşkleri” diye tanımlanan sebilleriyle ilgili küçük bir araştırma yapalım.

Sebil sözcüğü yol anlamındadır. Allah’ın rızası için su dağıtmak ona giden yolda kutlu bir hizmettir. Bu hizmeti ince, güzel, sanatsal bir işçilikle, sivil mimarinin nadide örnekleri olarak sunmak verilen değeri, yüzeylerine bezenmiş şiir, hat sanatı, beyitler, gül, lale, meyve resimli bezemeler ise gözetilen sanatsal estetiği yansıtır.

çeşmeSebillerin üstü kubbeli olup kurşun örtülüdür.  Kimler tarafından, hangi tarihte hayrat olarak yaptırıldıkları, bazen de mimarın adı kitabelerinde yazılıdır. Sebiller ya serbest olarak kendi başına yada bir başka binaya yapışıktır. Bazılarının yanında çeşme bulunur. Yuvarlak, dörtköşe, yarım yuvarlak planlı bu zarif yapılarda, temel üzeri etek denilen mermerden alçak bir duvar, üzerinde birkaç direk ve aralarında şebeke denilen bronz, demir veya mermer parmaklıklar bulunur. Yoğun olarak kullanıldıkları 15.-19. yüzyıllar arasında parmaklıklar altındaki genişliklerden içeriye zincirle tutturulmuş su tasları geçerdi. “Su yolları üzerinde bulunmayan sebillerin içlerindeki kuyu ve küplere dışarıdan sakalarla kaynak suları getirtilir, kandil ve bayram günlerinde halk bu taslardan içerdi.  Bazı özel günlerde sebilden tükenmez adı verilen meyveli, ballı şerbetler, yaz günlerinde kar ile soğutulmuş sular dağıtılır, insanların ferahlaması için hayırlar yapılır, içlerinde tasları, küpleri ve hazneleriyle tüm sebili temiz tutmakla görevli sebilciler çalışırdı” diye anlatılıyor.

Araştırmamızı Babamın kitaplarıyla sürdürelim; Topkapı Sarayı Müzesi müdür yardımcısı İzzet Kumbaracılar 1938 basımı İstanbul Sebilleri* kitabında çok ince ve özenli bir çalışma ile İstanbul’da kayıtlı tüm sebilleri bir arada toplamış. İçinde; Topkapı Sarayı Müze ve kütüphanesinden 1607 tarihli 20x9,54cm ebatlarında eski bir su haritası, 1746 tarihli diğer bir su yolları haritası, İstanbul sebillerinden mevcut olanların yerlerini gösteren bir harita, kitabeleri üzerinde yapım yılları ve yaptıranı kayıtlı sebiller, yapıldıkları yıllar bilinen sebiller ve mevcut bulunmayan ancak bazı kitaplarda adları geçen sebiller olmak üzere üç bölüm var. Özellikleri, kitabe bilgileri ve fotoğraflarıyla özgün bir kaynak niteliğini taşıyor.

1931 yılında basılan “Hicri 11. Asırda İstanbul Hayatı”** adlı bir başka kitabında ise 1591-1689 yılları arasında İstanbul’un fikri, içtimai ve ticari alandaki vakıf, belediye ve gümrük işlerine ait kayıtlar arasında su yollarını, saraya gelen suyun çalınmasını önlemek için çıkarılan 1595 yılından bir kararnameyi, 1608 yılına ait bir fermanda  “Sultan Mehmed Han ve Sultan Süleyman Han’ın ecdadınca imar edilmiş Kırkçeşme Su Yolu üzerindeki çeşmelerden kimlerin hakları ölçüsünde su aldıklarını araştırması için” su yolu nazırına yollanmış fermanı, 1610’da yaptırılan bazı camilerin sebil, çeşme ve şadırvanlarına su verilmesini buyuran fermanları okumak, zaman yolculuğuna çıkmışım gibi hoşuma gidiyor.

Türk klasik mimari örneği olan Kılıç Ali Paşa sebili (Tophane, 1580), Türk rokoko üslubunun zengin bezemelerle kaplı görkemli örneği III. Ahmet sebili (Ayasofya, 1728), dökme demir parmaklıklı Mihrişah sebili (Eyüp, 1795), Türk ampir tarzında yapılmış  Sultan Mahmut Türbesi   sebili (Divanyolu, 1840) farklı üslupların özgün örnekleri olarak bugün de kenti süslüyor.

Sebil ve çeşme insanı su ile, su ise derin manada kutsal olanla buluşturuyor.

Maddi, estetik, işlevsel gelişimi zamanla farklılıklar gösterse de yardımlaşma özünü hep koruduğunu hissediyoruz. Kendi uygarlığımızın kökeninde var olan ve tüm canlılara duyulan şefkat, sevgi, saygı içeren insancıllık çeşme ve sebillerimizden dileriz her daim ışıltılarla aksın.

 

*İstanbul Sebilleri, İzzet Kumbaracılar, Milli Eğitim Bakanlığı yayını, İstanbul Devlet Basımevi, 1938

**Hicri 11.Asırda İstanbul Hayatı, Ahmet Refik (Altınay), İstanbul Devlet Matbaası, 1931

Ayrıca bkz. Türk Kültüründe Su Kültü ve Çeşme Fenomelojisi, Ramazan Adıbelli, Kimlik Yayınları, 2020

Ne demek İstanbul; Bebek niye Bebek?, Önder Şenyapılı, ODTÜ Yayınları, 2003

İstanbul’un Çeşme ve Sebilleri, Nur Urfalıoğlu, Büyük İstanbul Tarihi, cilt 8, İBB Kültür AŞ, 2020

 

 

 

-->