Fotoğraf: Semra Şevki
Byzantion-Konstantinopolis-Konstantiniye-Stanpoli-Dersaadet olarak yüzyıllardır farklı isimlerle anılmış ve geçmişten günümüze demografik yapısıyla, kıtalararası coğrafik açıdan önemli bir konumda olmasıyla, tarihi yapılarıyla, her dönem bilimin, sanatın merkezi olmuş; farklı milletlere, dinlere ev sahipliği yapmış olan şimdiki adıyla İstanbul. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olma özelliğini yüzyıllardır hala koruyan müthiş bir megakent.
Antik Yunanca'da ‘Kent'e Doğru’ anlamına gelen ve ilk, Rumların dile getirdiği Stanbol ismi Konstantiniye ve Konstantopolis isimleriyle beraber kullanılmıştır. Türklerin ilk kullandığı isim ise fetihten sonra da devam edecek ve gelenekselleşmiş bir isim olan Stanbol'dür.
19. ve 20. yy'da tüm İran, Azerbaycan ve Rus İmparatorluğu'nda Dersaadet ismiyle anılmıştır.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in şehri fethine kadar; yüzyıllarca farklı millet ve krallıkların hatta yine Osmanlı padişahlarının da kuşatmalarına maruz kalmıştır.
Fotoğraf: Banu Dal
Fatih Sultan Mehmet, 1451 yılında babası II. Murad'ın ölümüyle 21 yaşında padişah olduktan sonra, Rumeli ve Anadolu topraklarının arasında gelişmeyi engelleyen bir konumda olduğu için kenti Osmanlı İmparatorluğu'na dâhil etmek üzere tarihe geçecek büyük bir fetih hareketini planlamıştır.
Öyle ki; “Ya İstanbul’u alırım ya İstanbul beni” sözü; onun genç yaşta üstlendiği misyonun aslında geri planında ne kadar kararlı bir duruş sergilediğini de bizlere gösterir.
Konstantopolis; Hristiyan Doğu Roma İmparatorluğu'nun da ilk başkenti olmasından dolayı Bizans İmparatorluğu için çok önemliydi. Doğu Roma İmparator'u 22 km çapında surlarla kaplı bu şehri, Fatih'in Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdiği zaman savunmasının güç olacağını anlayarak ve son ana kadar şehri savunma stratejisini dışardan gelecek yardımlara kadar Osmanlı birliklerini oyalama olarak sürdürür.
İstanbul'un Fethi'nin tarihte ilkler olarak yer almasının en önemli kriterlerinden biri; askeri tarih açısından ilk defa savaş meydanında topların kullanılmasıdır. Öyle ki II. Mehmet topların nasıl ateşleneceğinden konumlandırılmasına kadar her şeyiyle tarihte ilklere imza atacak bir strateji geliştirir. 8 metre çapında ve yaklaşık 600 kilo ağırlığında olan gülleler, Edirne'de döktürülüp öküzlerle ve insan gücüyle İstanbul'a getirilir. Karadan yapılan top ve batarya hücumları, lağımların kazılarak yeraltı tünelleriyle surların altının zayıflatılması ve 3. aşama yani Fatih'in en önemli B planı olan, gemilerin karadan Haliç’e indirilmesiyle o dönem için şaşkınlık yaratan bir plan da hayata geçmiş olur.
Fotoğraf: Nevin Azakoğlu
Buna karşılık Bizans İmparatoru'nun son hamlesi olan Haliç’i zincirle kapatması da şehrin alınmasına ve 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu'nun son bulmasına engel olamamıştır.
6 Nisan-29 Mayıs 1453 tarihleri arasında Osmanlı Padişahı II. Mehmet komutasındaki birliklerin, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u, tarihe geçecek fetih hareketiyle ele geçirmesiyle de bugün içinde yaşadığımız ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemi'ne kadar Stanbol olarak anılan şehir, İstanbul ismiyle dünyanın gözde şehirlerinden biri olma özelliğini halen devam ettirmektedir.
Megakent İstanbul’un yeni yerleşim yerleri, binaları arasında ve kabına sığamayan bu şehrin tepelerinde, sokak aralarında, kıyılarında ve silüetinde onun tarihine tanıklık etmiş Ayasofya Camii'ni, Topkapı Sarayı'nı, İstanbul Surları'nı, Galata Kulesi'ni, Rumeli ve Anadolu Hisarı'nı ve o zamanın Stanbol'ünü; İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Panaroma 1453 Tarih Müzesi'nde başka bir haleti ruhiye içinde hissetmeniz mümkün olacaktır.
Metin: Gamze Tuncay