Süleymaniye Camii ve Külliyesi

Şehrini Tanı

İstanbul’un en güzel camilerinden ve Mimar Sinan’ın en büyük eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii, Haliç ve limana hâkim olan konumuyla eşsiz bir güzelliğe sahiptir ve UNESCO Kültür Mirası olarak koruma altına alınmıştır. Caminin iç görünümü de dış görünümü kadar etkileyicidir.

Süleymaniye Camii ve Külliyesi, 1551-1557 yılları arasında, Kanuni Sultan Süleyman’ın talimatı ile Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Mimarisi, İstanbul’un Fethi (1453) sonrası inşa edilen tüm camiler gibi Ayasofya’dan esinlenmiştir zira bu camilerin hepsinde büyük bir ana kubbe vardır. Fetih öncesi camilerin ise ya bir sürü küçük kubbesi vardır, (örn. Bursa Ulu Camii) ya da kubbe yerine çatı bulunmaktadır. Süleymaniye Camii, bağlı yapıları ile 70 dönümlük arazi üzerine inşa edilmiştir.

Şehrini TanıCaminin sade yapısı, akustiği, renkli pencereleri, çok kıymetli granit sütunları, dört minaresi ve on şerefesi dikkat çekmektedir. İç alan 3,442 metrekare genişliğindir. Kubbenin çapı 27,25 metre, yüksekliği ise 48,5 metredir. Caminin dört adet minaresi olup, bunlardan ikişer şerefeli iki minare, caminin iç avlusunun kuzey cephesinin iki köşesindedir. Diğer iki minare ise arka cephenin iki köşesinde bulunmaktadır ve bu minareler üçer şerefelidir.

Caminin külliyesinde ise medreseler, hastane, imaret, hamam gibi kamu hizmetleri verilmekteydi. Külliye içerisinde 1927 yılından beri Süleymaniye Yazma Eserleri Kütüphanesi hizmet vermektedir. Ayrıca İstanbul’un en eski ve ünlü kuru fasulyecileri de eski külliye yapıları içerisinde bulunmaktadır.Şehrini Tanı

 Süleymaniye Camii ve Külliyesi’nin inşası 59,760,180 akçeye (700,000 duka altın) mal olmuş ve yapım sırasında 3523 usta çalışmıştır. Temel taşı, Şeyhülislam Ebussuud Efendi tarafından konulmuş, 16 Haziran 1557 tarihinde caminin kapısı Mimar Sinan tarafından ibadete açılmıştır. Açılış töreninde, Kanuni Sultan Süleyman Han ile bütün devlet recali hazır bulunmuştur. Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camii’nin tüm külliye yapıları ile 1551-1557 yılları arasında yedi yılda tamamlanması, o dönem için büyük bir başarıdır. (Sinan’ın “Çıraklık eseri”, 1543-1548 yılları arasında yapılmış olan Şehzade Camii’dir. 1568-1574 yılları arasında inşa edilmiş olan Edirne’deki Selimiye Camii ise Sinan’ın “Ustalık eser” olarak bilinmektedir.) 

Camideki sütunlardan biri Topkapı Sarayı’ndan, biri Kıztaşı’ndan, biri İskenderiye’den ve bir diğeri de Baalbek’ten getirilmiştir. Mihrap ve cümle kapısı tarafında iki adet yarım kubbe olup, yanlarda, ayakların arasında mukarnas başlığa sahip ikişer sütuna dayanmış olan üç sivri kemerli galeri bulunmaktadır. 138 pencereyle aydınlanan caminin tüm kubbeleri, akustik düşünülerek çift kubbeli olarak yapılmıştır. Ana kubbede, ağızları içeriye açılan 64 adet küp bulunmaktadır. Küçük kubbelerin köşelerinde de benzer küpler bulunmaktadır.

Şehrini TanıSüleymaniye Camii’nin bir başka ilginç özelliği ise, caminin kandil çanakları arasında bulunan devekuşu yumurtaları. Mimar Sinan, devekuşu yumurtalarının örümcekleri rahatsız ettiğini keşfetmiştir, zira devekuşu yumurtası, kuru ve havadar bir yerde muhafaza edildiğinde suyunu kaybeder ve kokmaya başlar. Bu koku da örümcekleri rahatsız eder ve örümcekler devekuşu yumurtaları yakınında barınamaz ve örümcek ağlarının oluşması da engellenmiş olur.  Bu yüzden, caminin inşası sırasında Sultan Süleyman’ın talimatı ile Afrika’dan onlarca devekuşu yumurtası getirilmiştir.

şehrini tanıSüleymaniye Camii’nin içindeki devekuşu yumurtalarından biri.

 

Süleymaniye Camii, 1660 yılında bir yangında hasar gördükten sonra onarılmıştır. Sultan Abdulmecid döneminde (1839-1961), fil ayaklarından kemerlere kadar olan bölüm macun ve yağlı boya ile kaplanmıştır. 1956 yılında caminin kubbe, minare ve kemerleri restore edilmiş ve bu sırada boyalar da kazınmıştır.

Süleymaniye Camii arazisinde ayrıca Kanuni Sultan Süleyman ile onun eşi Hürrem Sultan’ın türbeleri bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, sekizgen planlı olup kesme taştan yapılmıştır. Gövdenin üst kısmında bulunan üçlü pencere grupları, renkli kilit taşları, her cephede tekrarlanan kemerler ile ağır çatı kornişi, dönemin taş işçiliğinin en özenli ve renkli detaylarını göstermektedir. Türbenin kubbesi kurşun kaplı ve iç çeperli olup, kubbenin iç yüzünü süsleyen zengin kalem işçiliklerinin yanı sıra dönemin klasik çinileri ve renkli taş işçiliği tezyinat yoğunluğunu artırmaktadır. Türbe girişinin üstünde Hacerülesved’in Mevlevi sikkesi biçiminde bir parçası bulunmaktadır. 

Türbe içinde üçü büyük, dördü küçük olmak üzere yedi sanduka bulunmaktadır. Üç büyük sandukanın en büyüğü, Kanuni Sultan Süleyman’a aittir. Diğer ikisi ise Sultan II. Ahmet ile Sultan II. Süleyman’a aittir. Diğer dört küçük sanduka ise II. Ahmed’in hasekisi Rabia Sultan, Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan, II. Süleyman’ın annesi Saliha Dilaşüb, Sultan II. Ahmed’in hasekisi Rabia Sultan ile kızı Asiye Sultan’a aittir.

Şehrini Tanı Fotoğraf: Bilge Serdar Samanlı 

-->