İnsanlık, doğaya olan aşırı bağımlılığından bilgi birikimiyle kurtulmuştur. Tarımsal, tıbbi, sanatsal, teknik, felsefi, dinsel, bilimsel alanlarda derlediği yığınla bilgiyi kitaplarda saklamıştır. Binlerce yıldır, bin bir emekle derlenen bilgilerin, avuçlarımızın içine hazırca bırakılması iyilik değil de nedir?
Matbaanın bulunmasına kadar elle yazılmış birçok eser, günümüzde paha biçilmez değerdedir. Gümüş, altın, kumaş gibi farklı malzemelerle ciltlenen; hat, tezhip, minyatür sanatlarıyla bezenen yazma eserlerinin bulunduğu kütüphaneler, mimari açıdan görülmesi gereken tarihi eserlerimiz arasındadır. Görmekle kalmayıp kütüphanelerden olabildiğince yararlanılmalıdır.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı olan on beş yazma eser kütüphanesinin dördü, “kütüphaneler şehri” denilen İstanbul’dadır. Bunlar içinde en önemlisi Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’dir. Unesco’nun “Dünya Belleği Listesi” içindedir. Yedi tepeli şehrimizin Beyazıt Tepesi’nde; Mimar Sinan’ın ustalık eserleri arasında sayılan Süleymaniye Külliyesi içinde yer alır.
Kütüphaneler, kalabalıktan bunalıp, huzur dolu anlar yaşamak istediğimizde gidebileceğimiz en iyi yerlerin başında gelir. Süleymaniye Kütüphanesi’nin gerek okuma salonunda gerek avlusunda huzur anlarını yaşamanın bir nedeni de farklı bir tarihi zamanı duyumsamak değil midir?
Yüzlerce yılın olumsuz koşullarına dayanamayan nadide kitaplar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi içinde bir Kitap Hastanesi bulunmaktadır. Ülkemizin dört bir yanından gelen el yazması eserler, bu hastanede onarılmaktadır.
İstanbul’da bulunan Yazma Eser Kütüphaneleri, bir çoğumuzun önünden geçip gittiği ya da tarihi eserlere gölge düşüren dükkânların arkasında kaldıkları için fark etmediğimiz kayıp mekânlar durumunda. Oysa bütün Yazma Eserleri Kütüphaneleri, kolayca gidilebilir yerlerde bulunuyorlar.
1661 yılında kurulan Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi, Çemberlitaş ile Sultanahmet tramvay durakları arasında yer alıyor. Mimarı Mustafa Ağa, kurucusu Köprülülü Fazıl Ahmet Paşa’dır. Bir bahçe içine kare planlı olarak kurulmuş bu kütüphane, İstanbul tarihinin ilk bağımsız kütüphanesidir. Daha öncesinde kütüphaneler; saray, medrese, külliye gibi yapıların içinde yer almışlardır.
Vefa semtinde yer alan Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, ikinci bağımsız kütüphane olarak anılmaktadır. Atıf Efendi’nin 1741 yılında yapmış olduğu üç katlı kütüphane, bulunduğu sokağa göre biçimlenmesiyle, cumbalı evlerin farklı bir örneği olmasıyla dikkat çekmektedir.
Çemberlitaş’ta, Kapalı Çarşı girişinde bulunan Nuruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, mimarimizin özgün örnekleri arasındadır. 1755 yılında tamamlanan Nuruosmaniye Külliyesi içinde yer alır. Osmanlı klasik mimarisinin batı etkilerine açılmış simgesi olan külliyenin mimarları, Mustafa Ağa ile Simon Kalfa’dır. Okuma salonu yonca yaprağı biçimdedir.
Laleli semtinde bulunan, 1763 yılında yapımı tamamlanan külliyenin bir parçası da Koca Ragıp Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’dir. Mimarı olarak Mehmet Tahir Ağa’nın ismi geçer. Birçok yabancı yazar, barok biçimli mimarisine dikkat çekmektedir.
Buraya kadar, bir merkez durumunda olan Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağlı olan kütüphanelerden söz etmiş oldum. Türkiye Yazma Eser Kurumu Başkanlığına bağlı olan -Süleymaniye Kütüphanesi’nden başka- üç kütüphane daha bulunmaktadır. Fatih ilçesinde bulunan, 1700 yılında, şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin yaptırmış olduğu medrese içinde Millet Yazma Eser Kütüphanesi bunlardan biridir. 1916 yılında, Ali Emiri Efendi’nin, 16 bini aşan nadir eserleri bağışlamasıyla kurulmuştur. Bina yapısı olarak Osmanlı mimarisinin klasik örneklerindendir. 1999 yılı depreminde ağır hasar gördüğü için kapanan kütüphanedeki eserler, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne taşınmıştır. 2008 yılında kütüphane yeniden hizmete açılmıştır.
Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi, “İstanbul Devlet Kütüphanesi” ismiyle de anılan bir başka kütüphanedir. İlklerin kütüphanesidir. İlk resmi kütüphanedir. İlk çocuk kütüphanesi burada kurulmuştur. İlk cilt atölyesi burada açılmıştır. Görme engelliler için ilk sesli kitap olanakları burada sağlanmıştır. 1934 yılından beri, “Derleme Kanunu” gereği; Türkiye’de basılan her türlü kitap, dergi, gazete, kitap dışı gereçler burada toplanır.
Üsküdar’da bulunan Hacı Selim Ağa Yazma Eser Kütüphanesi 1782 yılında kurulmuştur. Binin üstünde kitap bağışında bulunan Hacı Selim Ağa; tersane görevinde olduğu sıralarda, savaş gemilerinin yapımını geciktirdiği ileri sürülerek 3.Selim’in kararıyla idam edilmiştir. Mezar kitâbesinde yazanlar, yaşamının sona erdirilişindeki hüznü yansıtmaktadır.
Kütüphaneler şehri İstanbul! İtildiğimiz hızlı yaşam içindeyken, kalabalıklar arasından sıyrılmazken huzurlu mekânları keşfedemeyiz. Yavaşlamalı, kalabalıklardan uzaklaşmalı… Ayaklarımız; İstanbul’un kütüphanelerine, huzurlu avlularına doğru yürümeli. Binlerce yıl öncesinin insanlarıyla, iyilikleri avuçlarımıza koyanlarla selamlaşmalı…
Kütüphaneler Haftamız Kutlu Olsun.
Fotoğraf: Eda Ulutaş
Metin: Sadife İlen Lima