İstanbul’da yaşamanın insanı yaban hayatla buluşturması çok zor sanılabilir, ancak çeperindeki doğal alanlarda beklenmedik karşılaşmalar olasıdır.
Bahçeköy'ün elden ekmek yiyen yaban domuzları vardı örneğin. Esnaf akşam saatlerinde beslerdi. Önde anneler, ardında yavrular ekmek peşinde orman kıyısına iner, yolu ayıran çitin arasından atılan ekmekler hepsine yeterdi.. İlk gördüğümde şaşırıp sevindiğim bu sahneyi unutamam, sonrasında kaç kez izledim. Fırıncılarla konuştum; “Sevaptır, veriyoruz, kalan kuru ekmekleri yesinler, doysunlar” diyorlardı. Hayran olunası sevecenliklerine bir gün bende katıldım. Fırından aldığım taze ekmekleri, simitleri bölüp yaban domuzu ailesine uzattım. Yavrular çekinik, hep geride duruyor, ancak yakınlarına erişen ekmekleri çıtır kıtır yiyorlardı, karınları doyunca, ekmek servisi bitince ya da fazla gürültüden ürkünce yokuş yukarı geri koşup, ağaçların sık dalları arasında gözden kaybolurlardı. Bu sahneler epey sürdü, önce sosyal medyada paylaşıldı, sonra gazetelerde, televizyonda yayınlandı, ardından tam olarak bilemediğimiz bir nedenle yolla ormanı ayıran teller yükseltildi, sıklaştırıldı, ekmekle besleme sahneleri bitti, domuzların insanlara yaklaşması kesildi.. Günlük keyif devre dışı kaldı, hepimiz üzüldük.
Ama kim bilir belki de böylesi daha doğruydu, elden beslenip evcilleşmeleri engellenmiş oldu. Ne de olsa insanoğluna pek güvenilmezdi. Besler, sever derken bir gün ya taşla kovalar hatta tüfekle vuruverirdi…ya da bilmem kaçıncı köprü, otoyol, maden ocağı benzeri inşaatların katlettiği yaşam alanları hayati tehlike yaratınca hayvancıklar oradan topluca göçmeyi seçer, kendilerine güvenli yerler bulabilmek amacıyla İstanbul Boğazını bile yüzerek geçmeyi göze alırlardı.
Yaban domuzlarının ardından bakakaldık belki ama kuşlarımız hala ötüyor, ağaçlarda yuva yapıp yavrularını büyütüyor. Geceleri ormandan sesleri gelen baykuşlarımız, gündüz cıvıltılarına hayran kalınası serçe, bülbül, sığırcıklarımız, Boğaz’da vapurlara eşlik eden ebabillerimiz, tüm kıyılar boyunca yerleşik martı ve karabataklarımız, Ekim ayı ortalarına kadar sabah akşam uçuş talimleriyle göçe hazırlanan kırlangıçlarımız var. Kentimizin Kartal, Şahin, Doğan, Atmaca gibi avcı kuşların, Akbaba, Leylek, Kuğu, Flamingo, Pelikan, Turna, ve daha onlarca kuş çeşidinin sürüler halinde üzerinden geçerek göç edişine ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Süzülerek uçuşlarını, havada döne döne sürü olarak toplanışlarını izlemek hepimizi mest eder. İstanbul çok zengin türleri ağırlar iki bahar arasında.
Sarıyer özellikle kuş gözlemi için keyifli bir ilçemizdir. Avcı kuşların geçiş yaptığı bir keresinde bahçeye düşen bir atmacayı kurtarıp bakmıştı site bekçimiz. İyice beslenip gücünü toparlayınca kendiliğinden uçup gitti, sürüsüne kavuşsun diye sessiz dilekler yolladık ardından.
Orman içlerinden gelen ağaçkakan takırtısı da duyulur buralarda, tiz çığlıklar atarak hızlıca önünüzden uçuveren uzun kuyruklu küçük yeşil papağanlar da görülür. Yaz boyunca "vrak vrak" bağıran kurbağaları da severiz, bentlerin taş kıyılarına üst üste yığılıp güneşlenmeye çalışan kaplumbağaları da. Ormana, suya, gölete, denize yakın yaşayanlar daha dostça davranır yabanıllara. Yunusları görenler sevinç çığlıkları atar, vapurdan martılara kapsınlar diye simit lokmaları fırlatır, kıyı lokantasında otururken balıkları bile besleriz.
Pandemi yüzünden insanlar eve kapanıp yanıbaşındaki ormana bile zarzor gider olunca yaban hayvanları daha özgürce gezinmeye, insanların kullandığı alanlara girip çıkmaya başladılar. Televizyonda Avustralya kent caddelerinde gezinen kanguruları, Venedik kanallarına giren yunusları hepimiz gülümseyerek izledik. Milli Parklar Müdürlüğü “Tilki, çakal, kara leylek, gri balıkçıl, şah kartalı gibi daha önce Belgrad Ormanları'nda zor görülen türlerimiz, kendini daha rahat ve özgürce göstermeye başlamıştır." diye açıklamalar yaptı. Çeşitli noktalara yerleştirilen foto kapan kameraları sayesinde birçok yaban hayvanı tespit edildi. Karaca, kurt, tilki, yaban kedisinin ormandaki geçişleri çekilebildi. Su yalaklarına, yemliklere gelen kızıl geyikler orman koruma ekiplerini hayran bıraktı.
Kuş göçünde önemli bu geçiş noktasında yılda iki kez izleyebileceğiniz görsel şölen böyle sakin zamanlarda beklenmedik sürprizler de sunar. Kemerburgaz’da yaşayan bir arkadaşımın şahit olduğu gibi bir sabah bahçe kapısını açınca önünüzdeki çayırda beslenip dinlenen leylekleri görüverirsiniz.
Yaban hayvanlarının en sevimlilerinden biri geçtiğimiz yıl aniden ortaya çıkarak İBB emeklerine adeta teşekkür etti. “..Kadıköy'de uzun çabalardan sonra temizlenen Kurbağalıdere'de 24 Ekim 2021 Pazar akşam saatlerinde kayalıkların arasından çıkan bir su samuru peşinden gelen kediye aldırmadan yolun karşısına geçti, bir süre sonra tekrar suya dönerek kayboldu”
Böylece anlıyoruz ki yaşadığı ortam kirlilikten arınırsa, temizlenir bakımlı kalırsa, insanların tehdidinden kurtulmuşsa yaban hayvanları geri gelebilir.
Kent içi yeşil alanlar, parklar, hatta bahçeli evler bile yaban hayata varoluş olanağı sağlar. Kent Ormanlarda, Yıldız Parkında, İTÜ Maslak Yerleşkesinde papağan, atmaca, saksağan gibi değişik kuş türleri bulunur. Sürüngenler, salyangozlar, sincaplar, kirpiler barınır. Ada Düşü Sokak Festivali’ni düzenlediğimizde çekingen ada kirpilerinin akşamları bahçe ve teraslara gelip bırakılan yiyecekleri yediğini anlatmıştı adalılar.
Hızla büyüyen, sürekli kalabalıklaşan kent ekosistemlerini korumak zor iş. Hem kent içinde sürdürülebilir yeşil alanlar yaratmak, hem çevreleyen doğanın yabanıl yaşamına sahip çıkmak ancak yerel yönetimlerin gözetimiyle mümkün olabiliyor. Çevre bilincini arttıran gönüllü dernek ve kuruluşların SOS çağrılarını dinlemeleri, kent yönetimi politikasına “yaban hayatı yaşam alanlarını korumak” unsurlarını eklemeleri, UMUT veren çalışmalar olarak dikkat çekiyor. Çevresine, doğasına, yaban hayatına saygı gösteren herkese selam olsun!